Açıklama

Bu yazı, Peter Thiel‘ın Sıfırdan Bire kitabından aldığım notlardan oluşuyor. Elon Musk‘ı bilip, Musk‘ın da içinde bulunduğu PayPal Mafia vizyonerlerinin zihnine kültür tohumlayan mafya babası Peter Thiel‘i bilmemek olmaz. Şirket kültürü her şeydir!

Bu kitap en kısa özetle şu:

İş dünyasında her an, yalnızca bir kez yaşanır. Bir sonraki Bill Gates bir işletim sistemi kurmayacak. Bir sonraki Larry Page ya da Sergey Brin bir arama motoru geliştirmeyecek. Bir sonraki Mark Zuckerberg bir sosyal ağ oluşturmayacak. Eğer bu isimleri taklit ediyorsanız, onlardan bir şey öğrenmiyorsunuzdur.

Peter Thiel

Peki ne yapmak gerek? Özeti boşverin, kitabı okuyun.

Nuri ACAR

Sıfırdan Bire


Önsöz

Neden Stanford Üniversitesi’nde bile öğrenciler pek çok alanda yetenekli oldukları halde yetenekleriyle dışarıda ne yapacaklarını bilemiyor? Akademik uzmanlıkların oluşturduğu yolların ötesini, yani bizim onu oluşturmamızı bekleyen geleceği nasıl görebiliriz? Gelecek yalnızca bir üniversitede, Silikon Vadisi’nde veya ona benzemeye çalışan yerlerde midir?

Var olan bir şeyi tekrar ederek 1 den n’ye, yeni şeyler ürettiğimizde ise 0’dan 1’e gideriz. Zorlu bir yolculuğun ardından yeni ve neye evrileceği belirsiz farklı bir şey oluşturma hali… Fakat gelecek işte bu farklı şeylerin üzerine kuruluyor. Geleceğe varmak için yapılacak en iyi şey yeni ve yürünmemiş yollar bulmak. Üstelik tek bir tane de yeterli değil; binlercesine ihtiyacımız var! Ve bunu yapabilecek canlı türü şimdiki bilgi düzeyimize göre yalnızca insan.

Madem öyle, 0’dan 1’e yol alan bir şirket nasıl kurulur? Bunun bir formülü yok çünkü her inovasyon yeni ve eşsiz. Hal böyleyken var olmayan bir şeye giden yolu kim tarif edebilir? Şimdiye kadar yaşayan inovatif insanların tümünde tek bir ortak nokta var: Beklenmeyen bir yerde, formüller yerine ilkeler üzerine düşünerek başlıyor olmaları!..


1. Gelecek İddiası

Gelecek ne kadar yakın? Çalışan şeyleri taklit etmeyi, yani 1’den n’ye yol almayı, yani yatay veya kapsamlı ilerlemeyi, yani küreselleşmeyi seçersek gelecek pek bir uzak. Yeni bir şeyler yapmayı, yani 0’dan 1’e yol almayı, yani dikey ve yoğun ilerlemeyi, yani teknolojiyi seçersek pek bir yakın.

Temel olarak teknoloji, bir şeyleri gerçekleştirmenin yeni ve daha iyi bir yolunu bulmak demek. Yani ille de bilgisayarla sınırlı kalması için hiç bir sebep yok!

Fakat yenilik yerine küreselleşme sevdasına tutulmuş bireylerin tüm bu çabası, kendi sonuna doğru canhıraş bir koşu. Zira dünya, her bir bireyin Amerikalı gibi yaşamasına yetecek kadar kaynağa sahip değil. İnovasyon olmadan küreselleşme sürdürülebilir değil!

İdeal olan ve üzerimize düşen, 21. yüzyılı 20. yüzyıldan daha müreffeh ve huzurlu yaşatabilecek teknolojiyi hayal etmek ve gerçekleştirmek.

Bunun gerçekleştirilebileceği ortam ise görev duygusuyla bir araya gelen küçük gurupların yani girişimlerin olduğu yerler. Hiyerarşik ve işlevsiz kurumlarda işin yürütülüyor olduğunu göstermek, işin kendisini yapmaktan kariyer açısından daha iyi bir strateji haline gelir. Peki tek başına bir deha ne yapabilir? Sanat veya edebiyat eseri oluşturabilir fakat sanayi oluşturmak hiyerarşiden uzak şekilde birlikte çalışan mümkün olduğunca küçük bir ekibin işidir. Ekibin en büyük kozu ise yeni düşünce tarzıdır. Yapılması gereken yalnızca şu: Kabul edilmiş fikirleri sorgulamak ve işi sıfırdan yeniden düşünmek.


2. dotcom Balonu

Girişimcilerin bu büyük iflastan aldıkları dört büyük ders:

  1. Kademeli ilerleyin. Büyük vizyonlar balonu şişirir, o yüzden hoş görülmemelidir. Çok büyük işler başaracağını iddia eden herkesten şüphelenilebilir. Dünyayı değiştirmek isteyen herkes daha alçak gönüllü olmalıdır. Küçük, kademeli adımlar ileriye giden tek güvenli yoldur.

  2. Yalın ve esnek olun. Tüm şirketler “yalın” olmalıdır. Bu “plansız” olmanın anahtarıdır. İşinizin nasıl ilerleyeceğini bilmemelisiniz; planlamak küstahlıktır ve esnek değildir. Onun yerine bir şeyler deneyebilir, “yineleyebilir” ve girişimciliği agnostik deneyimleme olarak görebilirisiniz.

  3. Rekabeti geliştirin. Zamanından önce yeni bir pazar oluşturmayı denemeyin. Gerçek bir işinizin olup olmadığını öğrenmenin tek yolu halihazırdaki müşterilerle o işe girişmektir; böylece şirketinizi başarılı rakiplerce sunulan tanınmış ürünleri geliştirerek inşa edebilirsiniz.

  4. Satışlara değil ürünlere odaklanın. Eğer ürününüzü satmak için reklama ya da satış elemanlarına ihtiyaç duyuyorsanız, o zaman ürününüz çok iyi değildir: Zira teknoloji dağıtım üzerine değil öncelikli olarak ürün gelişimi üzerinedir. Balon dönemi reklamcılığı, açık ve net olarak ziyandı; bu yüzden tek sürdürülebilir büyüme viral büyümedir.

Bu dersler girişimcilik dünyasında dogma haline gelmiş. Fakat şunlar sanki daha doğru gibi:

  1. Önemsiz işler yapmaktansa cesur riskler almak daha iyidir.

  2. Kötü bir plan, plansızlıktan iyidir.

  3. Rekabetçi bir pazar karı yok eder.

  4. Satış en az ürün kadar önemlidir.

Bunlardan dilediğinizi kendi adınıza seçin.


3. Tüm Mutlu Şirketler Farklıdır

Mükemmel rekabet koşulları altında, uzun vadede hiç bir şirket ekonomik kar elde edemez. Tersi tekeldir ve şirket kurduğu pazarın tek oyuncusu olan kendinin fiyatını kendi belirler. Kar maksimumdur.

Kapitalizm sermaye birikimine dayandığı için rekabetle ters düşer. Mükemmel rekabet ortamında kar olamayacağı için kapitalizm yok olmuştur. Girişimciler için ders: Eğer süregelen bir değer oluşturmak ve onu tutmak istiyorsanız, farklılaşmamış meta işi kurmayın!

Hem tekel hem de mükemmel rekabet şirketleri gerçekleri çarpıtır. Tekel olmakla övünmek devlet denetimini beraberinde getirir. Bu yüzden rakiplerinin gücünü abartarak kendilerini korurlar, tekellerini bir kaç büyük pazarın birleşimi göstererek gizlerler.

İş dünyasında para ya önemli bir şeydir ya da her şeydir. Bu yüzden yalnızca tekel değil, inovatif tekel olmak gerek! Yenilikçi tekeller topluma yeni bolluk kategorileri ve seçenek vererek daha iyiye götüren güçlü motorlar olurlar. Devletler bunu bilir: Bir departmanı tekellere dava açar, diğer departmanı yeni keşiflere patent vererek tekel olmaları için çabalar.

Yeni tekeller eskilere nazaran dinamiktir zira inovasyon temel kuraldır. İlerlemenin tarihi, mevcut olanın yerini alan daha iyi tekel işlerin tarihidir. Tekel karları inovasyona kaynak sağlar, rekabete takılmış firmaların hayal edecemeyceği hırslı araştırma projelerini finanse etme şansı tanır.

Ekonomistler 19. yy fizikçileri yüzünden rekabeti ideal durum olarak tanımlarlar. Bireyler ve işleri birbirinin yerini tutabilen atomlar gibi görerek dengeye inanır ve yanılırlar. İş dünyasında; denge durgunluk, durgunluk ölümdür. İçinde bulunduğunuz endüstri rekabetçi bir dengedeyse şirketinizin öldüğünü kimse farketmez zira yerinizi hemen sizden farkı olmayan başka bir şirket alır.

Denge fizik dünyada tanımlama yapabilir lakin inovasyon dengeden uzakta gerçekleşir. Gerçek dünyada her iş, başkalarının yapamadığı oranda başarılıdır. Bu yüzden tekel hastalık değil, istisnadır ve her başarılı işin koşuludur.

“Tüm mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aile ise kendine özgü bir mutsuzluğa sahiptir.” demiş Tolstoy Anna Karenina’da…

İş dünyasında ise tam tersidir! Tüm mutlu şirketler farklıdır: Her biri kendine özgü bir sorunu çözerek bir tekel kazanır. Tüm başarısız şirketler ise aynıdır: Rekabetten kaçınmayı bilememişlerdir.


4. Rekabetin İdeolojisi

Rekabet yani iş gibi görünen savaş, günlük iş dilinin her yerinde. Sözde gerekli ancak sonuç olarak yıkıcı.

İnsanlar neden kavga eder? Marx’a göre farklı, Shakespeare’e göre benzer oldukları için. Bir şirket içindeki çalışanlar kariyerlerinin ilerlemesi için rakiplerine takıntılı hale gelirler. Zamanla çalıştıkları şirket de takıntılı hale gelir. Bu rakiplere odaklanarak aslında neyin önemli olduğunu unutmak demek. Savaş oldukça yüksek maliyetli bir iştir. Kazanmak kaybetmekten iyidir ancak savaş savaşmaya değmiyorsa herkes kaybeder. Eğer inovasyonu unutup kavgaya yani herkes gibi olmaya odaklanmış ve tutuştuğunuz savaşta galip gelemiyorsanız, en mantıklısı rakibinizle birleşmektir. PayPal ve Xcom bu taktikle birleşti. Birleşme ardından rekabeti düşürmek gene de kolay olmadı. Bazen savaşılması gerekir. Bu durumda savaşmalı ve kazanmalısınız. Ortası yoktur. Herkes önemli şeyler için kavga eder; gerçek kahramanlar kişisel onurlarını o kadar önemser ki önemsiz şeyler için de kavga ederler. Bu çarpık mantık insan doğasıdır lakin iş yaşamında felakete sebep olur. Eğer rekabeti değer değil yok edici kuvvet olarak görürseniz, aklıselim bir insansınız demektir.

Peki, berrak bir zihinle bir tekel nasıl kurulur?


5. Son Hamle Avantajı

İyi bir iş gelecekte nakit akışı oluşturma kabiliyetiyle tanımlanır. Basitçe, bugün bir işin değeri, gelecekte yapacağı paranın toplamıdır. Bir işe doğru şekilde değer biçmek için, gelecekteki nakit akışını bugünkü değerine indirmek zorundasınız çünkü bugün verilen para miktarı gelecekteki aynı miktardan daha çok edecektir. İndirilmiş nakit akışlarını karşılaştırmak yavaş büyüyen işlerle (New York Times) yüksek büyüyen girişimlerin (Twitter) farkını gayet iyi ortaya koyar.

Genelde değerli şeyler inşa etmek zaman alır. Teknoloji şirketleri bu yüzden ilk bir kaç yıl para kaybederler. Bu da gecikmeli kazanç anlamına gelir. Bir teknoloji şirketinin değerinin çoğu en azından on ya da on beş yıl sonra tam anlamıyla gelir.

Değişken bir kitle için devamlı olarak nasıl popüler eğlence üretilir? Hollywood stüdyoların genel problemi oyun şirketlerini de içine alan eğlence sektörünün tamamı için de geçerli.

Yakın dönem büyümeye odaklanmak sorulması gereken en önemli soruyu unutmak demek: Bu iş on yıl sonra da işlemeye devam edecek mi? Rakamlar tek başına cevabı söylemez. İşin nitel karakteri üzerinde düşünmek gerekir!

Tekel karakteristiği nasıldır? Uzak gelecekte yüksek nakit akışı olan bir şirket neye benzer? Özel teknoloji, network etkileri, ölçek ekonomileri ve markalaşmanın kombinasyonu bu sorulara genel cevap olabilir.

  1. Özel Teknoloji: Bir şirketin sahip olabileceği ne önemli avantaj budur. Bu sayede ürününüz zor kopyalanır veya kopyalanamaz olur. Tekel olmanın şartı, en yakın rakipten on kat iyi olmaktır. Bu oran yoksa, olsa olsa marjinal bir gelişme olarak görülür ve zaten kalabalık olan pazarda satması güç olur. On kat iyi bir şey geliştirmenin en kolay yolu ise tamamen yeni bir şey icad etmektir. Böylece değerinizin artışı teorik olarak sonsuz olur.

  2. Network Etkileri: Bir ürünün, kullanan insan sayısı arttıkça daha kullanışlı hale gelmesi demektir. Facebook veya Twitter üyeliği, diğer tanıdıklarınız oradaysa mantıklıdır. Paradoksal olarak, network etki işleri özellikle küçük pazarlarda başlamalıdır. Facebook yalnızca Harward öğrencileriyle başladı; tüm dünyayı etkilemek için değildi. Bu tür işler nadiren MBA yapan insanlar tarafından kurulur. Başlangıç pazarları o kadar küçüktür ki iş imkanı yokmuş gibi gözükürler.

  3. Ölçek Ekonomileri: Bir tekel işi, büyüdükçe güçlenir: Bir ürünü oluşturmanın sabit maliyeti (mühendislik, yönetim, ofis vs.) satışlar arttıkça azalır, şirket verimliliği artar. Çeşit üretmek yerine yüksek sayılarda aynı ürün üretmek daha ucuza üretmeniz anlamına gelir. Yazılım girişimleri ise daha hareketli ölçek ekonomisine sahiptir. Çünkü ürünün başka bir kopyasını üretmenin marjinal maliyeti neredeyse sıfırdır. İyi bir girişim, ilk tasarımında büyük ölçek potansiyeline sahip olmalı. Twitter’ın kullanıcı sayısı artsın diye başka özellikler eklemesine gerek yok; büyümesinin durması için de bir sebep yok.

  4. Markalaşma: Güçlü bir marka oluşturmak tekel olmanın güçlü bir yoludur. Marka oluşturmak, algı oluşturmak demek (Apple). Fakat algı oluşturmak inovatif yani güçlü bir ürün olmadan işe yaramaz. Ürün yerine markaya odaklanmak tehlikelidir. Hiçbir teknoloji şirketi yalnızca markalaşmayla inşa edilemez.

Yukarıdaki dört başlık bir tekel oluşturabilir ancak onları çalışabilir hale getirmek için pazarı dikkatle seçmeli ve düşünüp tasarlayarak genişletmeli.

Peki nasıl?

  1. Küçük Başla ve Tekelleş: Pazarı küçük tutup orada egemen olmak gerek. Gerisi ardından gelir. Milyonlarca dağınık bireyin ilgisini çekmeye çalışmaktansa ürüne gerçekten ihtiyaç duyan bir kaç bin odaklı insana ulaşmak ve o pazara egemen olmak daha kolaydır. Bir girişim için mükemmel hedef pazarı, çok az rakip tarafından hizmet alan ya da hiç hizmet almayan, belli bir yerde yoğunlaşmış küçük bir grup insandır.

  2. Yükselmek: Niş bir pazar oluşturup ona egemen olduktan sonra ilgili ve görece daha geniş bir pazara doğru yavaş yavaş büyümelisiniz. Amazon’un kurucu hedefi tüm online perakendeyi ele geçirmek olmasına rağmen yalnızca kitap, daha da özelleşmek gerekirse kitapçıdan uzakta oturan veya özel bir kitabı arayan insanları hedefledi. Ardından CD, video ve yazılım pazarlarına genişledi. Zamanla yeni kategoriler eklemeye devam ediyor. Girilecek pazarların doğru sıralamasını yapmak önemli. Yavaş yavaş büyümekse ciddi bir disiplin gerektiriyor.

  3. Sekte Vurmayın: Kişisel bilgisayarlar mainframe’lere, taşınabilir cihazlar ise kişisel bilgisayarlara galip geldi. Var olan teknoloji ile geliştirilmiş düşük kaliteli, önemsenmeyen ucuz şeylerin zamanla gelişerek üzerine kuruldukları seçkin ürünleri geride bırakmaları “sekte vurmak” anlamına geliyor. Napster ses kayıt endüstrisine savaş açtı, yıkıldı; Apple Müzik veya Spotify destek olarak büyüyor. Olabildiğince rekabetten kaçının.

Burada ilk hamle avantajını bahsetmek gerek. Eğer pazara ilk giren sizseniz pazarın büyük bir bölümünü ele geçirebilirsiniz. Ancak bu bir hedef değil taktiktir. Önemli olan gelecekte nakit akışı oluşturabilmektir. Sonradan gelen doğru bir nakit akışı oluşturarak ilk olduğunuz pazardan kaybolmanızı sağlayabilir. İdeal olan, bir pazarda son büyük gelişimi gerçekleştirmek ve uzun yıllar boyunca tekel karının keyfini çıkarmaktır. Bunun yolu ise küçük bir niş pazarı ele geçirmek, ardından uzun vadeli vizyonunuza yükselmektir. “Başarıya ulaşmak için her şeyden önce oyunun sonunu çalışmak gerek!” demiş J.R. Capablanca.


6. Bir Piyango Bileti Değilsiniz

Başarı şans mı yoksa beceriyle mi ilgilidir? Malcolm Gladwell Outliers’ta başarının “şanslı anların ve avantajların bir yaması” olduğunu söylüyor. Pek çok başarılı insan ise verdiği demeçlerle stratejik olarak alçak gönüllü olmaya çalışıyor. Peki yalnızca şanssa seri girişimci multimilyonerler nasıl oluyor? Jack Dorsey “Başarı asla kazara olmaz!” demişti. Bunu objektif olarak ölçemeyiz. Çünkü her başarılı şirket yeganedir ve kuruldukları vakte dönüp binlerce kopyasını oluşturup gözlem yapamayız. Her şirket kendine özgü koşullarda ve yalnızca bir defa başlatılabilir; örnek hacmi bir olduğunda istatistik bir işe yaramaz.

Ralph Waldo Emerson: Sığ insanlar şansa, koşullara inanır. Güçlülerse sebep ve sonuca…

Roald Amundsen: Zafer her şeyi düzenli tutan insanları bekler; diğerleri buna şans der.

Eskiler çok çalışarak kendi şanslarını ortaya çıkarabileceklerine inanırmış. Hep geçmiş zamana dair sorular, konuşmalar… Peki ya gelecek? Önemli olan şans mıdır yoksa tasarım mı?

6.1. Geleceği Kontrol Edebilir Misiniz?

Gelecek kontrol edilebilir mi? Geleceğin bir şekil almasını bekleyenlerden mi yoksa ona yaklaşarak anlamaya çalışıp ardından değiştirmeye çalışanlardan mısınız?

Geleceğe yönelik belirsiz tavırlar günümüz dünyasında neyin işlemediğini açıklar. Süreç materyale baskın çıkar: İnsanlar sürdürecekleri somut planlara sahip olmadıklarında çeşitli yetenek portföylerini bir araya getirecek biçimsel kuralları kullanırlar. Pek çok şeyi yapabilen ama uzmanlaşmamış bireyler… Kesin bakış ise o anki bilgisiyle yapılacak en iyi şeye karar verir ve onu yapar. Kendini pek çok şey yapan ama uzmanlaşmamış diğerleri gibi oldurmaya çalışmak yerine somut bir şeyde çok iyi olmaya çaba sarfeder, bir konuda tekel olur.

  1. Belirli İyimser: ABD’nin 1950’ler, 1960’lar… Gelecek eğer onu daha iyi yapmak için planlar yapılır ve çaba sarfedilirse daha iyi bir yer olacaktır. Tüm meslek grupları dünyayı daha iyi bir yer yapmak için çabaladırlar, pek çok gelişmeye sebep oldular. Az birikim, çok yatırım.

  2. Belirsiz İyimser: ABD’nin 1982 sonrası hali… Gelecek iyi olacak ama nasıl olacağı belirsizdir. Bu yüzden pek çok alanda temel yetkinlik kazanılarak “seçenekleri açık bırakmak” iyidir. Az birikim, az yatırım.

  3. Belirli Karamsar: Çin’in hali… Gelecek bilinebilir ve umutsuzdur. Ona hazırlanmak gerekir. 2000’den itibaren Çin %20 büyüdü. Bu iyimser Amerikalılar için Çin adına büyük bir başarı. Fakat Çin bunu yeterince iyi görmüyor. Diğer tüm ülkeler Çin’in dünyayı ele geçireceğinden korkarken Çin, ele geçirememekten korkan tek ülkedir. Çin’deki her sınıf geleceği ölümcül bir biçimde ciddiye alır. Çok birikim, çok yatırım.

  4. Belirsiz Karamsar: 1970’den itibaren güdümsüz bürokrasinin içine düşen Avrupa’yı ifade eder. Belirsiz karamsar umutsuz bir geleceğe bakmakla kalmaz, onunla ne yapması gerektiği konusunda da bir fikri yoktur. Avro bölgesi belirsiz bir krizdedir ve kimse sorumlu değildir. Avrupalılar olaylara oldukça tepki verirler ve işlerin kötüye gitmemesini umut ederler. Belirsiz karamsar, kaçınılmaz düşüşün hızlı, yavaş, ani veya kademeli mi olacağını bilemez. Süreç boyunca yer, içer, eğlenir, hayatın tadını çıkarır ve yalnızca bekler. Çok birikim, az yatırım.

6.2. Belirsiz İyimser Dünyamız

Belirsiz Finans: Belirli iyimser dünyada su alti şehirleri, uzay kolonileri tasarlamak için mühendislere ihtiyaç varken, belirsiz iyimser gelecekte bankacı ve avukata ihtiyaç duyulur. Finans belirsiz düşüncenin özetidir çünkü zenginliğin nasıl oluşturulacağını bilmediğinizde para kazanmanın tek yoludur. Yalnızca belirli bir gelecekte para amaç değil, amaca götüren bir araç olur.

Belirsiz Politika: Yirmi yıl sonrasının planlarının yapılması ve durum ne olursa olsun belirlenen strateji doğrultusunda el birliğiyle yol alınması gerekirken, seçim dönemi gibi kısa zaman aralıkları ülke gündemini değiştirebiliyor. Bu bir stratejinin olmaması veya herkes gibi olma halidir. İnovatif olmayanlar yok olur.

Belirsiz Felsefe: Felsefede de belirsizliğin etkileri gözleniyor. Antik dünya karamsardı: İnsan potansiyelinde geçilmez sınırlar olduğunu kabul etmiş, kaçınılmaz sonla nasıl baş edeceklerini düşünüyorlardı. Son iki asrın feylesofları ise sağ veya sol ayırdetmeksizin çoğunlukla belirli iyimserdiler ve insan yaşamını kökten değiştirecek somut ilerlemeler bekliyorlardı. Bu durum 20. yüzyılın sonuna doğru belirsiz iyimserliğe evrildi. Günümüz dünyası sağ, sol vs. gibi etiket farklarını gereksiz abartıyor çünkü taraf ayırdetmeksizin herkes belirsiz gelecek düşüncesini paylaşıyor.

Belirsiz Yaşam: Atalarımız insan yaşamını anlamak ve uzatmak için çalıştılar. Ölümsüzlük Suyu araştırmaları, Francis Bacon’un yaşamı uzatma çabası güden tıp dalının tıbbın en asil dalı olduğu iddiası bunlardan bazıları… Son iki asrın sigortacı ve istatistikçileri ise bugün bile düşünce şeklimizi şekillendiren ölüm hakkında bir sırrı ortaya çıkardılar: Ölüm matematiksel bir olasılığa indirgenebilir. Daha uzun yaşamın sırlarını araştırmak yerine daha iyi sigorta kontratları yapmaya çalışıyoruz. Tüm bu durum, insan yaşam uzunluğunun şimdiki halinin doğal ve aşılamaz karşılanmasını sağladı. Alexander Fleming laboratuvarında penisilin mantarını kazara da olsa keşfetmeye çalışmak yerine sigortacılık kariyeri yapsaydı insan yaşamı kim bilir şu ankinden ne kadar kısa olurdu?

Tüm bu anlatılanlara paralel olarak biyoteknoloji girişimleri, yazılım girişimlerinin somut ilerleme hedefleyen belirli iyimser tavrının aksine belirsiz düşüncenin uç örnekleri olarak çalışma yürütüyorlar.

6.3. Belirsiz İyimserlik Mümkün Mü?

Belirli iyimserlik, hayal ettiğiniz geleceği inşa ettiğinizde işe yarar. Belirli karamsarlık, yeni bir şey beklemeden kopyalanan her şeyi inşa etmekte işe yarar. Belirsiz karamsarlık ise kendi kendini gerçekleştirir. Eğer düşük beklentileri olan bir aylaksanız muhtemelen o beklentileriniz karşılanır fakat doğası gereği sürdürülebilir değildir.

Eğer hiç bir planınız yoksa gelecek nasıl daha iyi olabilir? Plansız ilerleme bizim “evrim” diye tanımladığımız şeydir. Charles Darwin hayatın kimse niyet etmeden “ilerlemeye” yatkın olduğunu yazmıştır. Ona göre her canlı başka bir organizmanın yinelenmesidir ve en iyi yinelenmeler kazanır. Newton fiziği kara delikleri ve Büyük Patlama’yı açıklayamaz. Peki Darwinci biyoloji daha iyi bir toplumun nasıl kurulacağını ya da yoktan inovatif bir iş oluşturmanın yollarını açıklayacak metaforlarda kullanılabilir mi? Dijital Darwinizm, dotcom Darwinizm…

Silikon Vadisi bile adapte olacak, evrilecek, kolay şekil alacak girişimler üzerine cümleler kuruyor; girişimcilere hiç bir şeyin önceden bilinemeyeceğini telkin ederek, müşterilerin ne istediklerini dinlemek ve “minimum uygulanabilir ürün” fazlasında bir şey yapmamayı ve başarmak için bu yolu yinelemeyi öneriyor.

Ancak esneklik bir hedef değil metodolojidir. Mevcut şeylerde ufak değişiklikler yapmak yerel maksimuma erişmenizi sağlayabilir fakat küresel maksimuma erişmede faydasızdır. iPhone’dan tuvalet kağıdı siparişi verilebilen bir uygulamanın en iyi çalışanını siz yapabilirsiniz fakat bu dünyayı 0’dan 1’e değil 1’den n’ye götürür.

Ayrıca belirsiz iyimser için bir şirket en alakasız yerlerden biridir: Eğer başarıya ulaşmak için bir planınız yoksa neden işinizin başarıya ulaşacağını umasınız ki? Bu bağlamda akıllı tasarım, girişimler için, Darwinizmden daha iyi işleyen bir teori gibi görünüyor.

6.4. Tasarımın Dönüşü

Şans yerine tasarıma öncelik vermek ne anlama gelir? İyi tasarım estetik bir zorunluluktur; aylaklardan şehirli genç profesyonellere kadar herkes dikkatli bir şekilde dış görünüşünü “oluşturur”. Her iyi girişimci en başta bir tasarımcıdır. Steve Jobs dünyayı odak gruplarını dinleyerek ya da başkalarının başarılarını kopyalayarak değil, dikkatli planlamayla değiştirebileceğini görmüştür.

Uzun dönem planlama, genelde bizim belirsiz kısa dönem odaklı dünyamızda hafife alınır. Planlamanın gücü, özel şirketleri değerlendirmenin zorluğunu açıklar. Büyük bir şirket bir girişimi satın almak istediğinde ya çok, ya da az teklifte bulunmuş olur. Kurucular yalnızca somut bir planları olmadığında satış yaparlar, bu durumda da satın alan muhtemelen yüksek bir para ödemiş olur; somut planları olan kurucular ise satış yapmazlar, bu da teklifin yeterince yüksek olmadığı anlamına gelir. Yahoo! Facebook için bir milyar dolar teklif ettiğinde Mark bunu reddetti çünkü şirketi nereye taşıyabileceğini görmüştü.

İyice belirlenmiş bir plana sahip bir iş, insanların geleceği rastgele gördükleri bir dünyada her zaman hafife alınmıştır!

6.5. Bir Piyango Bileti Değilsiniz!

Belirli geleceğe dönüş yolunu bulmamız gerek! Bunun için kültür devrimi gerekli! Nereden başlamalı?

Bir girişim belirli bir ustalık kazanabileceğiniz en büyük çabadır. Yalnızca hayatınız değil, dünyanın küçük bir bölümü üzerinde de etki sahibi olabilirsiniz. Bu da şansın adaletsizliğini reddedip geleceği iyimserlikle inşa etmekle başlar. Siz, bir piyango bileti değilsiniz!


7. Parayı Takip Edin

Para parayı çeker. Üssel büyüme ciddiye alınacak bir şeydir. Pareto ilkesi (80-20) ile çevriliyiz. Güç kanunu parayı takip ettiğinizde görünür olur. Risk sermayedarları multi milyar dolar olma potansiyeline sahip 5-7 işe odaklanmalı. Her ne yapıyorsanız yapın eğer piyango oynuyormuş gibi düşünmeye başlarsanız psikolojik olarak kendinizi kaybetmeye hazırlarsınız.

Güç kanunu herkes için önemlidir çünkü aslında herkes az veya çok yatırımcıdır. Bir girişimci bir girişime yalnızca zamanını harcayarak dahi yatırım yapmış olur. Bu yüzden her girişimci, şirketin başarıya ulaşarak değerli olup olmayacağını düşünmeli. Her birey de aslında bir yatırımcıdır. Bir kariyer seçmek, seçtiğiniz işin bundan on yıllar sonra da değerli olacağı inancı üzerine kuruludur.

Gelecek değeri sorusuna en sık çeşitlendirilmiş portföy cevabı verilir: “Yumurtaları tek sepete koyma!” bu anlama gelir. Her risk yatırımcısının portföyü bulunur ancak güç kanununu anlamış yatırımcılar olabildiğince az yatırım yaparlar. Toplum ve finans geleneği ise çeşitlendirilmiş portföy tarzı yatırımı güvenli bulur. Ne kadar serpilirseniz, belirsiz geleceğe o kadar hazırlıklı olursunuz düşüncesi hakimdir.

Ancak ne girişimci ne de herhangi bir birey için yaşam bir portföy değildir. Aynı anda onlarca şirketi yöneterek birinin tutmasını umut edemezsiniz.

Okullar ise tam tersini öğretir. Kurumsallaşmış eğitim homojenize, genel bilgi aktarır. Okuldan çıkan herkes güö kanununa göre düşünmemeyi benimser.

İyi yaptığın sürece ne yaptığının önemi yok düşüncesini aktarmaya çalışan üniversiteler yanlıyor. Ne yaptığınız önemlidir! Dur durak bilmeden iyi yaptığınız şeye odaklanmalısınız ancak öncesinde gelecekte değerli olup olmayacağını iyice düşünmelisiniz!

Girişimcilik dünyasında bu, ileri derecede yetenekli olsanız bile ille de kendi şirketinizi kurmanız gerekmediği anlamına gelir. Güç kanunu anlayanlar, şirket kurmadan önce diğer insanlara göre daha fazla mütereddit olurlar. Büyüme aşamasındayken en iyi şirkete katılarak daha fazla başarılı olabilirsiniz. Kendi şirketinizin %100’üne sahip olabilir, batarsanız hiç bir şeye sahip olamayabilirsiniz. Ama Google’ın %0,01’ine sahip olmak aşırı derecede değerlidir.

Her ne yaparsanız yapın güç kanunu aklınızdan çıkarmayın! En önemli şeyler tekil, diğerlerinden daha iyi olacaktır. Zaman ve karar alma güç kanununu takip eder ve bazı şeyler diğer şeyleri yutacak kadar önemlidir. Burada şuna dikkat edin: Kararlarınızı doğru bir şekilde şekillendirmesi için güç kanununu reddeden bir dünyaya güvenemezsiniz. Yani en önemli şey nadiren açık olur. Hatta sır bile olabilir. Güç kanunu dünyasında eylemlerinizin eğride nereye düşeceğini iyice düşünün!


8. Sırlar

<== Standartlar (Kolay) === Sırlar (Zor) === Gizemler (İmkansız) ==>

Bugünün en önemli ve bilindik fikirlerinin her biri bir zamanlar bilinmez ve umulmadıktı. Eğer doğal dünyanın öğrenebileceğimiz kadarını öğrenebilseydik yani yapılacak her şey yapılmış olsaydı keşfedilecek sır kalmamış demek olurdu. Aykırı düşünce, dünyada vazgeçilecek bir sır kalmadıysa anlamsızdır.

Fakat anlamadığımız pek çok şey var ancak bunlardan bazılarını anlamak mümkün olmayabilir: Gizemler böyledir. Örneğin sicim teorisi: Doğru mudur? Test etmek için deney hazırlayamazsınız. Pek az insan onu anlayabilir. Yalnızca zor diye mi yoksa imkansız bir gizem olduğu için mi? Fark önemlidir. Zor şeylere ulaşılır ama imkansıza ulaşılamaz.

Başından beri cevabını keşfetmeye çalıştığımız soruya dönelim: Kimsenin kurmadığı değerli şirket nedir? Tüm doğru cevaplar muhakkak bir sırdır: Önemli ve bilinmeyen, yapması zor ama yapılabilir bir şey. Dünyada ne kadar çok sır varsa, henüz kurulmamış ama kurulunca dünyayı değiştirecek o kadar şirket vardır.

8.1. İnsanlar Neden Sırları Aramıyor?

Ted Kaczynski yani Unabomber, mutlu olmak için her bireyin “ulaşması çaba gerektiren hedeflere sahip olması ve en azından hedeflerinden bir kısmına ulaşmayı başarabilmesi gerektiğini” söyler. Ona göre insan hedefleri üç gruptur:

  1. Az çaba ile ulaşılabilecekler (Kolay - Standartlar)
  2. Ciddi çaba gerektirenler (Zor - Sırlar)
  3. Uğraşılsa da erişilemeyecekler (İmkansız - Gizemler)

Ted Kaczynski yani Unabomber, dünyanın tüm zor sorunları çözdüğü için depresyona girdiğini söylüyordu. Geriye kolay ve imkansızlar kalmıştı. Amacı ise tüm ilerlemeyi yıkmak ve insanların sıfırdan tüm sorunlar üzerine yeniden çalışmasını sağlamaktı.

Kentli hipsterlarda insanların hala geleceğe iyimser baktığı zamanların nesnelerini sahipleniyor. Tüm köktencilerin, çevrecilik denen modern dinin mensuplarının, serbest piyasacıların ve daha pek çok modern tuhaflığın sorgulanamaz şeyleri var.

Toplum neden zorlu sırların kalmadığını düşünüyor?

Şunlar örnek olabilir:

  1. Haritada keşfedilecek yer kalmamış gibi algılıyoruz. Oysa ki uzayı, denizleri bildiğimizden daha fazla biliyoruz. Amazonda hala bağlantı kurulmamış kabileler var. Okullar hepten farklı harika şeyler yaptığınızda duyarsızdır. Sizden istenen heskesten istenen şeyi diğerlerinden biraz daha iyi yapmanızdır. Akademisyenler bile sırları keşfetmek yerine çok sayıda, önemsiz, kopya araştırma yapma yolunu seçerek yükselme derdinde.

  2. İnsanlar riskten kaçınma eğiliminde. Çünkü hatalı olmaktan korktukları için riskten korkarlar. Zira sır, ana akım tarafından kabul edilmemiş bir şeydir. Eğer amacınız hayat boyu hatasız yaşamaksa asla sırları aramamalısınız. Yalnız ama haklı olma ihtimali zaten zordur çünkü hayatınızı kimsenin inanmadığı bir şeye adamışsınızdır. Yalnız ve yanlış olma hali ise katlanılmazdır.

  3. Rehavet.

  4. Tekdüzelik, sığlık, düzlük. Bulunacak bir şey kalmış olsaydı, bunca imkan eldeyken zaten çoktan bulunmuş olmaz mıydı?

Özetle, henüz keşfedilmemiş sırlara karşı duyduğumuz merak hissinden vazgeçtik.

8.2. Standartlara Göre Dünya

Eğer sırlara inanmıyorsanız dünyayı nasıl görmelisiniz? Tüm büyük soruları cevapladığınızı düşünüyor olmalısınız.

Sırların olmadığı dünyada mükemmel bir adalet anlayışı yerleşmiş olurdu. Sırların olmadığı bir ekonomi verimli ve balondan arınmış olurdu.

8.3. Sırların Lehinde

Sırları aramadan onları bulamazsınız. 358 yıl sonra kanıtlanan Fermat’ın Son Teoremi bunun en bariz örneği. Fermat’ın kanıtı vardı fakat bunu yazamadan öldü. Sürekli devam eden ıspatlama başarısızlığı sanki bunu imkansız gibi göstermişti. Eğer zor bir şeyin imkansız olduğunu düşünürseniz denemeye bile kalkışmazsınız. Sırların varlığına inanç, etkili bir hakikattir.

Asıl hakikat, dışarıda pek çok sır olduğu ve sırların yalnızca dur durak bilmeyen araştırıcılarına kendini göstereceğidir. Kanser, akıl hastalıkları, yaşlılık, metabolik çöküşle gelen tüm hastalıklar tedavi edilebilir! Zararsız enerji kaynakları bulunabilir. Emek gerek!

8.4. Sırları Nasıl Bulmalı?

İki tür sır vardır: Doğa sırları, insan sırları. Doğa sırları için henüz çalışılmamış bir alan bulmak yeterli. İnsan sırları için ise konuşmaya izin verilmeyen, yasak ya da tabu olan şeylerin peşine düşmek gerek. Kimsenin bakmadığı yerlere bakmak ve öğretilen kavramlardan azade düşünmek gerek.

Standardize edilmemiş ve kurumsallaşmamış ama önemli bir alan var mı?

Beslenme? Yıldızlar hakkında bildiklerimiz, insan beslenmesi hakkında bildiklerimizden fazla.

8.5. Sırlarla Ne Yapmalı?

Bir sır keşfedince ne yapmalısınız? Birine söylemek mi yoksa kendinize saklamak mı gerek? Sırra göre değişir. Bildiğiniz her şeyi herkese söylemek nadiren iyi bir fikirdir.

Peki kime söylenir? İhtiyaç duyulanlardan başka hiç kimseye… Altın oran bir şirket kurmaktır. En iyi girişimciler şunu bilir: Her iyi iş dışarıdan saklanan bir sır etrafına inşa edilir. İyi bir şirket, dünyayı değiştirecek bir komplodur ve sırrı alan o an komploculardan biri olur.

Yol sonsuz olmak zorunda değil. Gizemli patikalara girin!


9. Temeller

Her büyük şirket eşsizdir fakat temelinin düzgün olması gerek! Temelden dağınık girişim yani erken aşamada verilen kötü kararlar (yanlış ortak, yanlış ekip) düzeltilemez.

9.1. Bağlılığı Kurmak

Verilecek ilk ve en önemli karar işe kiminle başlayacağınızdır. Kurucu ortak seçmek evlenmek gibidir. Kurucu ayrılıkları ise boşanma kadar çirkindir. İyimserlik her işin başlangıcında bolca bulunur lakin neyin kötü gidebileceği konusunu ciddi ciddi düşünmek hiç de romantik değildir, zaten insanlar da düşünmez. Fakat gelecekteki uzlaşmaz farklılıklar şirketi kurban eder.

Kurucu ekip önemlidir. Teknik yetenekleri, bütünleyici kabiliyetleri, birbirlerini ne kadar tanıyor oldukları ve ne kadar sıkı çalıştıkları işin geleceğini gösterir. Kurucular şirketi kurmadan önce bir geçmişe sahip olmalılar! Aksi takdirde kumar oynamaktan farksızdır.

9.2. Sahiplik, İrade, Kontrol

Yalnızca kurucuların anlaşması yetmez, ekip birlikte iyi çalışmalıdır. Tek malik olabilirsiniz ama takım olmadan 0’dan 1’e gidilmez.

  1. Sahiplik: Şirketin hisselerinin yasal sahibi kimdir?
  2. İrade: Günlük olarak şirketi kim yönetiyor?
  3. Kontrol: Şirket işlerini resmi olarak kim kontrol altında tutuyor?

Klasik bir girişimde sahiplik; kurucular, çalışanlar ve yatırımcılar arasında paylaştırılır. Yönetici ve işlemeyi sağlayan çalışanlar idareci, kurucu ve yatırımcılardan oluşan yönetim kurulu ise kontrol meknizmasıdır.

Girişim için ideal yönetim kurulu üç kişidir. Resmi zorunluluk yoksa asla beş kişiyi aşmamalıdır. Küçük kurul etkilidir.

9.3. Otobüste Ya Da Değil

Şirkete dahil edilen herkes tam zamanlı dahil olmalı. Dışarıdan avukat, muhasebeci tutulabilir lakin hisse senedi almayan ve sıradan bir maaş alan herkes, temel olarak uyumsuzdur. Kısa dönemlidirler. Uzun dönem planlamaya hizmet etmeyebilirler. Bu yüzden danışman tutmak işe yaramaz. Yarı zamanlı çalışanlar da bu şekildedir. Hatta uzaktan çalışmadan dahi kaçınılmalıdır. Uyumsuzluk doğurur. Ya otobüstesiniz ya da değilsiniz.

9.4. Nakit Para Kral Değildir

İnsanların tam bağlılık göstermesi için düzgün tazmin edilmiş olmaları gerekir. Şirket CEO’ya ne kadar az ödüyorsa, şirket değerini artırmak için daha çok emek harcar. Hiçbir koşulda erken dönem, risk destekli bir girişimin CEO’su yılda yüz elli bin dolardan daha fazla almamalıdır. Az maaş, şirket misyonuna bağlılığı ifade eder. Diğer bir yolu da alçak gönüllü bir şekilde optimum maaş alarak şirket tavan ücretini belirlemesidir.

9.5. Kazanılmış Hak

Girişim yüksek maaş vermek zorunda değildir. Zira ortaklık verir. Bu da günlük iş kotarımlarından ziyade geleceğe yönelik değer üretmeyi teşvik eder. Hisse dağıtımının bağlılık oluşturması için adil dağıtımı gerekir. Eşit hisse dağıtımı hatalıdır. Zira yetkinlikler farklıdır. Farklı hisse dağıtımı ise dargınlığa sebep olarak şirketi bitirebilir. Bunun bir çözümü yoktur. Hisse dağıtımında adil olmak imkansızdır. En iyisi gizliliği sağlamaktır. Hisse paylarını tüm şirkete mail atmak, nükleer bomba atmakla aynıdır.

Bir çok insan hisse istemez bile. Elle tutulur olmadığı için çekici değildir. İşte bu yüzden hisse güçlü bir araçtır. Hisse tercih edenler şirket değerini artıracak bağlılığı ifade ederler. Ekibin odaklanmış olmasını sağlamanın en iyi yoludur.

9.6. Temeli Genişletmek

Bob Dylan, “Doğmakla meşgul olmayan ölmekle meşguldür.” demiş. Şirket ise yalnızca bir kez kurulur. Bu da yalnızca işin başında insanları değer üretmeye odaklayacak kuralları ciddiyetle düşünüp koymanız gerektiğini ve bu şansa yalnızca bir kez sahip olduğunuzu gösterir.

En değerli şirket, her an keşfe açık olmayı sürdüren şirkettir. Yeni şeyler ürettikçe hayatta kalır, aksi halde ölür. Kuruluşta bu temeli atar, buna göre uzak geleceği şekillendirir ve değiştirilemez kılarsanız sonsuzsunuz.


10. Mafya Mekaniği

İdeal şirket kültürü nasıl olmalıdır? Çalışanlar işlerini sevmeli, ofise gitmekten ve orada olmaktan keyif almalı ki resmi çalışma saatleri hükümsüz olsun, kimse saatine bile bakmasın. Çalışma alanı açık olmalı, evde hissetmeliler… Masaj, tropik meyveler, yoga, pinpon vs. Bunlar iyidir lakin içerik olmadan bunlar bir işe yaramaz. Harika bir iç mimar ve büyüleyici kelimeler kuran marka uzmanı tutarak hiçbir şey üretemezsiniz. Gereken şey şirket kültürüdür ve şirket kültürü bizatihi şirketin kendisidir.

PayPal Mafyası birbirine kurduğu işlerde yardım eder. Kültür öyle bir şeydir ki ekipten birileri başka şirketler kursa dahi yeni şirkette yaşamaya devam eder. Kültür ortaya çıktığı şirketi aşacak kadar güçlü olmalı! CV inceleyip en yetenekli insanları işe alarak mafya kurmadık. Ekibi ofis dışında birbiriyle görüşmeyen bir şirketle neden çalışasınız? Bu iş dışında sürdürülebilir ilişkiler kuramayan bir ekibe gereksiz yere zaman harcıyorsunuz demektir.

Aslında bu tutum bir planlama değildi. İstediğim operasyonel olmaktansa sıkı fıkı olmaktı. Güçlü ilişkiler yalnızca işte değil, hayatta ve hatta kariyer geleceğinde de başarılı kılar. Birlikte olmaktan ve beraber çalışmaktan keyif alan insanlarla çalışmak istedik. Hem yetenekli hem de bizimle çalışmaktan dolayı heyecan duymalılardı. İşte bu PayPal Mafyası!

10.1 Komplocuları İşe Almak

İşe alım bir şirket için temel yetenektir, asla dışarıya yaptırılmamalı! Kağıt üstünde uyumlu olmak yetmez, uyumlu çalışanlara ihtiyaç var.

Şunu kendinize sorun: Neden on dokuz kişi varken yirminci bir çalışan olsun? Yetenkli insanlar sizinle çalışmak zorunda değildir. Neden sizinle çalışmak istesinler? Hisse, imkanlar, maaş…vs. önemsizdir. Misyon ve takım hakkında verilen cevaplar iyi cevaplardır. İhtiyacınız olan çalışanları misyonunuzun neden ilgi çekici olduğunu anlatarak kendinize çekebilirsiniz: Neden önemli olduğunu söyleyerek değil niçin kimsenin yapmadığı bu önemli şeyi sizin yaptığınızı söyleyerek. Bu şekilde öneminiz eşsiz olur. PayPal’de ABD dolarının yerini alabilecek bir dijital para birimi fikrinden heyecan duyuyorsanız sizinle konuşmak isterdik. Aksi takdirde doğru kişi değildiniz.

Ancak büyük bir misyon olması yeterli değildir. İş başvurusu yapan şunu kendine sorabilir: Bu insanlar beraber çalışmak istediğim insanlar mı? Buna cevap olarak neden şirketinizin o kişi için çok uygun olduğunu açıklayabiliyor olmalısınız.

Avantaj savaşına girmeyin! Yalnızca sağlık sigortası ve temel ihtiyaçları sunun ve başka kimsenin yapamayacağı bir şeyin sözünü verin: Muhteşem insanlarla birlikte eşsiz bir sorunun üzerinde yeri doldurulamaz bir iş yapma fırsatı.

10.2. Silikon Vadisi Kapüşonlarının Altında Ne Var?

Dışarıdan bakıldığında, şirketinizdeki herkes aynı şekilde farklı olmalı! Benzer düşüncedeki insanların şirketin misyonuna kendilerini ciddi bir şekilde adadıkları bir kabile… Kişinin neye benzediği veya nereden geldiği değil hedefe eş oranda takıntılı olması önemlidir.

10.3. Tek Bir Şey Yapın

Şirket içi her birey keskin bir şekilde yaptığı işle ayırt edilmelidir! Bu optimizasyon, sorumluluk, rekabetsiz ilerleme ve kolay yönetim sağlar.

10.4. Tarikatlar Ve Danışmanlar

En yoğun kurumlarda üyeler yalnızca üyelerle takılır, ailelerini dahi unuturlar. Karşılığında ise aidiyet ve sıradan insanlara kapalı olan ezoterik hakikatlere veya sırlara erişim kazanırlar. Bu yapılara tarikat denir. Bu adanmışlık çılgınca görünür. Fakat bu bir girişim için hayatidir! Danışmanlara veya dışarıdan hizmet aldığınız geçici dönemli geleneksel profesyonellere şirketiniz ve yaptıklarınız anlamsız gelecektir. Kültüre ait olsalardı zaten sizinle olurlardı. Tarikat veya mafya olarak anılmak iyidir!


11. İnşa Ederseniz Gelirler Mi?

Satış her yerdedir ama insanlar önemini hafife alır. “Düşler Tarlası” kibri, özellikle Silikon Vadisi mühendisleri gibi satıştan çok havalı şeyler üretmekle meşgul insanların düştüğü bir kuyudur.

Tüm satış elemanları aktördür ve aktörlerin iyisi, kötüsü olur. Rol veya satış yaptığını farkettirmeyen en iyisidir. Öncelik iknadır, satış değil. Herkes bir şeyler satar. Önce kendimizi satarız ve bu ikna gücümüzü oluşturur. Eğer yeni bir şey keşfettiyseniz ancak onu satmanın etkili bir yolunu bulamadıysanız, ürününüz ne kadar iyi olursa olsun kötü bir iş yürütüyorsunuz demektir.


12. İnsan Ve Makine

Olgunlaşmış endüstriler sırların peşine düşmeyi bırakıp durgunlaştıkça bilişim teknolojisi öyle hızlı gelişti ki “teknoloji” kelimesiyle eş anlamlı hale geldi. Aya inmeyi sağlayan bilgisayarın gücü, şu an ceplerimizde taşıdıklarımızdan binlerce kat düşüktü. Peki bizi aya götürecek kadar güçlü cep telefonlarımızla ne yapıyoruz? Moore Yasası işlemeye devam ediyor ve cihazlarımız üssel hızlarla güçleniyor. Çoğunluk umursamasa da biraz uyanık olanlar makinelerin insanların işini elinden alacağından endişeli. Bilgisayar insanlar için tamamlayıcıdır, yedek değil. Gelecek on yılların en değerli işleri, insanları işsizleştirmektense güçlendirmeyi sağlayan girişimler olacak.

12.1. İkame Mi Tamamlayıcılık Mı?

İnsan insanın ikamesidir. Ucuz işçi her zaman bulunur. Fakat insanlar işler ve kaynaklar için rekabet ederken, bilgisayarlar etmez!

12.2. Küreselleşme İkame Demektir

İnsanlar yalnızca iş gücü vermek için rekabet etmez, aynı zamanda daha fazla kaynak erişimini de talep ederler. Daha iyi yemek, daha iyi barınma… Hep daha iyiye talep!.. Arzu zirvede benzeşir: Tüm oligarklar Cristal şampanyasını tercih eder, Petersburg’dan Pyongyang’a kadar.

12.3. Teknoloji Tamamlayıcılık Demektir

İnsan ve makine farklı konularda iyidirler. İnsan niyetseldir: Plan yapmada, karar vermede, çıkarım yapmada iyidir; makine devasa veriden anlam çıkarmada, angaryayı tekrar etmede…

Bilgisayar araçtır, rakip değil… Elektrikten başka bir şey istemez, onu da kendi rızasıyla istemez.

12.4. Tamamlayıcı İşler

Milyonlarca telefon görüşmesi, sms, email, mektup, telgraf…vs. içinden ulusal tehdit içerenleri işaretleyip analistlerin kontrol etmesi için ekranına düşürmek böyle bir iştir.

Palantir

12.5. Bilgisayar Biliminin İdeolojisi

Neden bir çok insan tamamlayıcılığın gücünü es geçiyor? Büyük veri çoğunlukla çöptür. Ne kadar çok veri, o kadar çok değer demek değildir! Makine veri içinden dikkat edilmesi gerekenleri ayıklar, analiste sunar. Bilgisayarın kendi başına başardığı küçük şeylerden etkileniyor, insan bilgisayar birlikteliğinin başardığı harika işleri görmezden geliyoruz. İşe insan dahil olunca, çıkan iş ne kadar harika olsa da esrarengizlik azalıyor. Bu teknolojiyi egzotikleştirmektir. Geleceğin iyi şirketlerinin ortak sorusu şu olacak: Bilgisayar zor sorunları çözmede insana nasıl yardımcı olabilir?

12.6. Daha Da Akıllı Bilgisayarlar: Dost Mu Rakip Mi?

Daha akıllı makineler çıktıkça şu soruyla karşılaşmamız mümkün: Neden insana itaat etmek zorundayız? Bu durumda karşınızda bir “güçlü Yapay Zeka” vardır ve insanı her alanda gölgede bırakabilirler. Bu füturistleri bile biraz endişelendiren bir durum. Bize ütopyamızı gerçekleştirmede yardım edecek bir güç mü yoksa varlığımızı silecek bir güç mü? Ve ne zaman?


13. Yeşil Görmek

Dünyayı kirlettik. 21. yüzyılın başında herkes bir sonraki büyük gelişmenin temiz teknoloji olacağına hemfikirdi fakat balona dönüştü ve patladı. Neden başarısız oldu? Çünkü kurulan her işin cevaplaması gereken şu yedi sorudan bir ya da bir kaçını görmezden geldiler:

  1. Mühendislik Sorusu: Kademeli iyileştirmeler yerine teknolojik bir atılım oluşturabilir misiniz?

  2. Zamanlama Sorusu: Bir işe başlamak için doğru zaman şu an mı?

  3. Tekel Sorusu: Küçük bir pazarın büyük payı ile mi başlıyorsunuz?

  4. İnsan Sorusu: Doğru ekibe sahip misiniz?

  5. Dağıtım Sorusu: Ürününüzü yalnızca üretecek değil, satacak bir yola da sahip misiniz?

  6. Sürdürülebilirlik Sorusu: Pazardaki konumunuz on ya da yirmi yıl sonra korunabilecek mi?

  7. Gizli Soru: Başkalarının görmediği benzersiz bir fırsat belirlediniz mi?

Endüstri alanınız ne olursa olsun, iyi bir iş bu soruları cevaplamalıdır! Eğer bu sorulara iyi cevaplarınız yoksa işiniz batacak! Eğer tüm soruları cevaplayabilirseniz başaracaksınız! Beş ya da altı doğru cevap bile işe yarayabilir.

13.1. Mühendislik Sorusu

Kademeli iyileştirmeler yerine teknolojik bir atılım oluşturabilir misiniz?

İyi bir teknoloji şirketi en yakın ikamesinden en az on kat daha iyi, kendine özgü bir teknolojiye sahip olmalıdır. Başlangıçta bu oran oluşturulmalıdır zira zaman içinde kademeli iyileştirme son kullanıcı için hiç bir iyileştirme olmaması anlamına gelir. Müşteri, bir sorunu üstün bir biçimde çözmediği sürece herhangi bir teknoloji ile ilgilenmez. Eğer küçük bir pazar için eşsiz bir çözümü tekelleştiremiyorsanız, vahşi rekabetin içine sıkışıp kalırsınız.

13.2. Zamanlama Sorusu

Bir işe başlamak için doğru zaman şu an mı?

Yalnızca bilgisayar sektörü üssel ilerlemeyi ilke edindi ve çalıştı. Moore Yasası işlemeye ve mühendislere yol göstermeye devam ediyor. Fakat pek çok sektör üssel değil doğrusal ilerliyor. Hemde ite kaka… Yavaş gelişmelerle hareket eden bir pazara girmek iyi bir strateji olabilir lakin onu ele geçirmek için belirli ve gerçekçi bir planınız varsa.

13.3. Tekel Sorusu

Küçük bir pazarın büyük payı ile mi başlıyorsunuz?

Müşteri, bir sorunu üstün bir biçimde çözmediği sürece herhangi bir teknoloji ile ilgilenmez. Eğer küçük bir pazar için eşsiz bir çözümü tekelleştiremiyorsanız, vahşi rekabetin içine sıkışıp kalırsınız.

Girmeyi planladığınız pazarın gerçek büyüklüğüni iyi araştırın!

13.4. İnsan Sorusu

Doğru ekibe sahip misiniz?

Enerji sorunları mühendislik sorunlarıdır ve mühendislik sorunlarını çözen şirketler teknik insanlar tarafından yönetilse daha iyi olur. Aksi takdirde satışta iyi ama müşterilerin almak isteyeceği ürünleri üretmekte kötü olurlar.

Yatırım fonu şirketimize başvuran şirketlerin kot, tişört giymeyen takım elbiseli şirket sahipleri varsa, onları otomatikman pas geçtik çünkü gerçek teknoloji uzmanları kot, tişört giyerdi. Daha da kötüsü, eğer birisi satış elemanı gibi görünüyorsa muhtemelen satışta kötü, sattığı teknoloji ise berbattır!

13.5. Dağıtım Sorusu

Ürününüzü yalnızca üretecek değil, satacak bir yola da sahip misiniz?

Müşterinizi unutmayın! Dünya bir laboratuvar değildir! Unutursanız bu kuralı zor yoldan öğrenirsiniz: Bir ürünü sunmak ve satmak en az ürün kadar önemlidir! Elektrikli araç yapmanız dağıtım ve kullanımını doğru sağlayamıyorsanız önemsizdir.

13.6. Sürdürülebilirlik Sorusu

Pazardaki konumunuz on ya da yirmi yıl sonra korunabilecek mi?

Her bir girişimci belirli bir pazarda son hamleyi yapan olmayı hedeflemeli ve planlamalıdır! Şunu kendinize sorarak başlayın: On ya da yirmi yıl sonra dünya neye benzeyecek ve benim işim nerede duracak? Sürdürülebilirlik şudur: Herhangi bir faktörün işimi ortadan kaldıramaması için ne tür bir iş ve yaptığım işi nasıl yapmalıyım?

13.7. Gizli Soru

Başkalarının görmediği benzersiz bir fırsat belirlediniz mi?

Büyük şirketlerin sırları yani diğer insanların göremediği, başarı için özel sebepleri vardır!

13.8. Sosyal Girişimcilik Miti

Neden firmalarla kar amacı gütmeyen kuruluşlar zıt kutuplarda var sayılıyor? Sosyal girişimcilik yani hayırsever iş yaklaşımı bu varsayımdan doğdu. Bir şey “sosyal olarak iyiyse” toplum için mi iyidir, yoksa toplum tarafından iyi mi görünür, veya varsayılır? Tüm izleyicilerden alkış alacak kadar iyi görünen bir şey olsa olsa basmakalıp ve sıradan olur.

Kar amacı gütmeyen kuruluşlarla birbirini kopyalayan şirketler aynıdır. Toplum için en iyi şey farklı bir şey yapmaktır. Yeni bir pazarı tekelleştirerek işe kar ettiren tamamen farklı olmaktır. En iyi projeler görmezden gelmeye yatkın, kalabalık tarafından alkışlanmayan projeler; yoğunlaşılacak en iyi sorunlar kimsenin çözmeye çalışmadığı sorunlardır.

13.9. Tesla: 7’ye 7

Yukarıdaki tüm soruların cevabını yalnızca Tesla verdiği için hayatta!

13.10. Enerji 2.0

Enerji en önemli kaynaktır ve dünyanın yeni enerji kaynaklarıa ihtiyacı var! Dünyanın geri kalanı Amerikalı gibi yaşamayı hayal ettiği ve bunu talep etmeye devam ettiği sürece buna sebep olan küreselleşme, enerji savaşlarının ana sebebi olmaya devam edecek. Refahı teknoloji sağlar lakin çaba harcamıyoruz. Kaynaklarsa kısıtlı!

Değerli bir iş kurmanın yolu butik bir pazarda egemen olma ile başlar. Çelişkili bir biçimde Enerji 2.0’ı oluşturacak girişimciler için en büyük zorluk küçük düşünmek olacak!


14. Kurucunun Paradoksu

Tüm kurucular garip insanlar mıdır? Yoksa onlar hakkındaki enteresan şeyleri hatırlayıp abartma yolunu mu seçiyoruz? Bir kurucu için hangi kişisel özellikler en büyük önemi taşır? Yeri doldurulabilir bir yönetici yerine kendine özgü bir bireyin yönetimi hem güçlü hem tehlikeli nasıl olabilir?

Bazıları güçlü bazıları zayıftır, bazıları dahi bazıları ahmaktır, çoğu ise aradadır. Çan eğrisi aşikar…

Normalde zıt özelliklerin birbirini dışlaması beklenir. Hem zengin hem fakir olunmaz lakin CEO nakden fakir, kağıt üzerinde milyonerdir. Huysuz bir ahmakla çekici bir karizma arasında gidip gelirler. Neredeyse tüm başarılı girişimciler aynı anda hem cemaat üyesi hem aykırıdırlar. Başarıya ulaştıklarında hem meşhur hem de kötü şöhret sahibi.

Neden böyle garip bir uç özellik kombinasyonu var? Doğuştan veya öğrenilmiş olabilir ancak göründükleri gibi uç kimseler değillerdir. Kendileri mi yoksa çevreleri mi onları abartıyor? Tüm bunlar neden olursa olsun sonunda farklı görünmeleriyle son bulan bir döngüdür.

Vizyonerlerin alametifarikası yeni değer üretimi, bir formüle indirgenerek vizyonsuz uzmanlarca uygulanamaz. Geleceği inşa eden bir şirket feodal monarşi ve kişisel sadakatle yönetilebilir, böylece on yıllar ötesi planlanabilir. Kurucular yaptığı işe değer katan tek kişi oldukları için değil, şirketteki herkesin elinden gelenin en iyisini yapmasını sağlayan kişi oldukları için önemlidir. Unutmayın: Bir kurucu için en büyük tehlike, kendi mitinden aklını kaybedecek kadar emin hale gelmektir! Aynı büyüklükteki sinsi tehlike de tüm mit hissiyatını kaybetmek ve hayal kırıklığını bilgelikle karıştırmaktır!


Sonuç: Durgunluk Mu Tekillik Mi?

En yetenekli kurucular bile yirmi veya otuz yıl sonrasını planlayamıyorsa, uzak gelecekle alakalı söyleyecek bir şey var mıdır? Spesifik olamayız ama çerçeve çizebiliriz. Felsefeci Nick Bostrom insanlığın geleceğiyle ilgili dört muhtemel şablon tanımlıyor:

  1. Yinelenen Çöküş
  2. Düzlük
  3. Neslin Tükenmesi
  4. Kalkış

Ne kadar fazla eğilim takip edilirse edilsin, gelecek kendi kendine gerçekleşmeyecek. Durum ne olursa olsun şu an var ve şu anda yapmamız gereken geleceğin iyi olacağını düşünüp oturmak olmamalı. Onu oluşturmak için çok çalışmalıyız. Görevimiz geleceği yalnızca farklı değil, daha iyi yapacak -0’dan 1’e götürecek- yeni şeyler bulmanın yollarını aramaktır. Nasıl bir gelecek istediğinizi düşünün ve adım adım oluşturun.

Peter Thiel